İngilizce Çeviri Testleri Ana Sayfası

TEST – 30

1) . The site of Troy was first discovered in 1870 by the German archaeologist Heinrich Schliemann and later excavations have distinguished nine strata of settlements.
A) Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından ilk kez 1870'te keşfedilen Truva'nın yerinde dokuz ayrı yerleşim katmanı olduğu çeşitli kazılarla ispat edilmiştir.
B) Bir Alman arkeolog olarak Heinrich Schliemann, 1870'te Truva'nın yerini ilk bulan kişidir ve daha sonra yapılan kazılarda burada dokuz ayrı yerleşim seviyesini ortaya çıkarmıştı.
C) Truva'nın yerini 1870'te ilk bulan kişi, bir Alman arkeolog olan Heinrich Schliemann'dır ve burada yapılan kazılar dokuz yerleşim katmanını ortaya çıkarmıştır.
D) Çeşitli kazılarda dokuz ayrı yerleşim katmanına sahip olduğu anlaşılan Truva'nın yerini, Alman Heinrich Schliemann 1870'te keşfetmiştir.
E) Truva'nın yeri, ilk kez 1870'te bir Alman arkeolog olan Heinrich Schliemann tarafından bulunmuştur ve daha sonraki kazılar dokuz yerleşim katmanını belirlemiştir.

2) . When General Franco died late in 1975 after a prolonged illness, his dictatorship, which had lasted for years, at last came to an end.
A) General Franco'nun ağır bir hastalıktan sonra 1975 sonunda ölmesi üzerine uzun yıllar devam etmiş olan diktatörlüğü de son buldu.
B) General Franco, uzun süren bir hastalıktan sonra 1975 sonlarında ölünce, yıllarca sürmüş olan diktatörlüğü nihayet sona erdi.
C) General Franco'nun uzun yıllar devam etmiş olan diktatörlüğü, onun 1975 yılı sonunda amansız bir hastalıktan ölümü üzerine sona erdi.
D) General Franco'nun yıllarca sürmüş olan diktatörlüğünün sona ermesi, onun 1975 sonunda nedeni bilinmeyen bir hastalıktan ölümü ile olmuştur.
E) General Franco 1975 yılı sonunda tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktan ölünce, onun yıllar süren diktatörlüğü de son bulmuş oldu.

3) . In April 1983 in Italy the Fanfani administration faced a serious crisis when Craxi, the socialist leader, withdrew from the four-party coalition
A) Nisan 1983'te İtalya'da sosyalistlerin lideri Craxi'nin dört partili koalisyondan vazgeçmesi üzerine, Fanfani yönetiminde çok ağır bir bunalım ortaya çıktı.
B) 1983 Nisan'ında İtalya'da, sosyalist lider Craxi'nin dört partili koalisyonu terketmesi, Fanfani yönetimini ağır bir bunalımla karşı karşıya bıraktı.
C) İtalya'da sosyalist rider Craxi, 1983 Nisan'ında dört partinin oluşturduğu koalisyondan vazgeçince, Fanfani yönetimi ciddi bir bunalımın içine girdi.
D) Nisan 1983'te İtalya'da, sosyalist lider Craxi dört partili koalisyondan çekilince, Fanfani yönetimi ciddi bir bunalımla karşılaştı.
E) 1983 Nisan'ında İtalya'da Fanfani yönetiminin ciddi bir bunalıma girmesine, sosyalist lider Craxi'nin dörtlü koalisyondan ayrılması yol açtı.

4) . Lately, one of the research areas that geophysicists have been seriously concerned with has been the conditions of collision between oceanic and continental plates.
A) Okyanus ve kıta plakaları arasında çarpışmalara yol açan koşullar, son zamanlarda jeofizikçilerin ciddi olarak üzerinde durdukları bir araştırma alanıdır.
B) Okyanus ve kıta plakaları arasındaki çarpışmaların koşulları son zamanlarda jeofizikçilerin yakından ilgilendiği bir araştırma alanı olmuştur.
C) Son zamanlarda, jeofizikçilerin ciddi olarak ilgilendikleri araştırma alanlarından biri, okyanus ve kıta plakaları arasındaki çarpışmanın koşulları olmuştur.
D) Jeofizikçilerin son zamanlarda önemle üzerinde durdukları araştırma konularından biri, okyanus ve kıta plakalarının, çarpışmasına neden olan koşullardır.
E) Okyanus ve kıta plakalarının çarpışmasına neden olan koşullar, jeofizikçilerin son zamanlarda ciddi olarak ele aldıklan araştırma konulardan biri olmuştur.

5) . Sri Lanka, which was originally called Ceylon, became an independent state by the Ceylon independence Act of 1947, which came into force on 4 February 1948.
A) 4 Şubat 1948'te yürürlüğe giren 1947 Bağımsızlık Yasası Uyarınca, başlangıçtan beri Seylan olarak bilinen Sri Lanka bağımsız bir ülke olmuştur.
B) 1947 Seylan Bağımsızlık Yasası, 4 Şubat 1948 de yürürlüğe girmiş ve böylece daha önce Seylan adını taşıyan Sri Lanka bağımsız bir devlet olmuştur.
C) Daha önce Seylan olarak bilinen Sri Lanka, 4 Şubat 1948'de yürürlüğe giren 1947 Bağımsızlık Yasası ile bağımsızlığına kavuşmuştur.
D) Başlangıçta Seylan adını taşıyan Sri Lanka, 4 Şubat 1948'de yürürlüğe giren 1947 Seylan Bağımsızlık Yasası ile bağımsız bir devlet olmuştur.
E) Önceleri Seylan olarak bilinen Sri Lanka'nın bağımsızlığına kavuşması, 4 Şubat 1948'de yürürlüğe konan 1947 Seylan Bağımsızlık Yasası ile mümkün olmuştur.

6) . The Nigerian civil war broke out in July 1967, following the secession of the Eastern Region, commonly known as Biafra.
A) Nijerya iç savaşı genelde Biafra olarak bilinen Doğu Bölgesinin ayrılması üzerine Temmuz 1967'de patlamıştır.
B) Herkes tarafından Biafra olarak bilinen Doğu bölgesinin ayrılması, Temmuz 1967'de Nijerya'da bir iç savaşın patlamasına yol açmıştır.
C) Temmuz 1967'de Nijerya iç savaşının patlaması, Biafra olarak adlandırılan Doğu Bölgesinin ayrılması sonucu olmuştur.
D) Nijerya'da Biafra denilen Doğu Bölgesinin ayrılması üzerine Temmuz 1967'de bir iç savaş çıkmıştı.
E) Nijerya iç savaşı genellikle Biafra olarak tanımlanan Doğu Bölgesinin ayrı bir devlet olması sonucu çıkmıştır.

7) . During the 1960s in Namibia, nationalist sentiment began to grow among the native tribes, and several political parties were formed including the South West Africa People's Organization (SWAPO).
A) 1960'lı yılllarda Namibya'daki yerli kabileler arasında milliyetçilik akımı gelişmeye başlayınca, Güney Batı Afrika Halk Teşkilatı (SWAPO). da dahil bir çok siyasi parti ortaya çıkmıştır.
B) 1960'lı yıllarda Namibya'da yerli kabileler arasında milliyetçilik duygusu artmaya başladı ve Güney Batı Afrika Halk Teşkilata (SWAPO.) dahil birçok siyasi parti kuruldu.
C) 1960'lı yılllardan bu yana Namibya'da milliyetçilik duygusunun yerli kabileler arasında giderek artması sonucu, Güney Batı Afrika Halk Teşkilatı (SWAPO.) dahil pek çok siyasi partinin kurulduğu görülmüştür.
D) 1960'lardan itibaren Namibya'da Güney Afrika Halk Teşkilatı (SWAPO.) dahil birçok partinin ortaya çıkması, yerli kabileler arasında milliyetçilik duygusunun güçlenmesi sonucu olmuştur.
E) Namibya'da Güney Batı Afrika Halk Teşkilatı (SWAPO) dahil çok sayıda siyasi partinin kurulması, 1960'lı yıllarda yerli kabileler arasında milliyetçiliğin oldukça yaygın olmasına bağlıdır.

8) . From the report it is understood that, as total incomes in the economy expand, there is a common increase in the demand for goods and services including imports.
A) Rapordan, ekonomideki toplam gelirlerin büyümesine paralel olarak, hem ithalata hem de mal ve hizmetlere olan talepte genel, bir artış meydana geleceği açıkça anlaşılmaktadır.
B) Rapordan, ekonomide toplam gelirlerin büyümesi sonucu, ithalat dahil mal ve hizmetlere olan talepte büyük bir patlama olacağı açıkça anlaşılmaktadır.
C) İthalatla beraber mal ve hizmetlere olan talepteki büyük artışın ekonomideki toplam gelirlerde görülen büyümenin sonucu olduğu rapordan anlaşılmaktadır.
D) Ekonomide toplam gelirler ne kadar büyürse, ithalat dahil mal ve hizmetlere olan talebin o kadar artacağı hususu rapordan en iyi şekilde anlaşılmaktadır.
E) Rapordan, ekonomide toplam gelirler büyüdükçe, ithalat dahil mal ve hizmetlere ilişkin talepte de genel bir artış olduğu anlaşılmaktadır.

9) . In Britain, after 1945, the maintenance of full employment was accepted by all political parties as the main objective of economic policy.
A) 1945'ten sonra İngiltere'de tam istihdamın sağlanması, tüm siyasi partilerce ekonomik politikanın birinci hedefi olarak kabul edilmiştir.
B) 1945'ten sonra İngiltere'de tüm siyasi partilerin izlediği ekonomik politikanın temel hedefi, istihdamı sağlamak olarak belirlenmiştir.
C) İngiltere'de istihdamın tam olarak sağlanması, 1945'ten sonra tüm siyasi partilerin kabul ettiği ekonomik politikaların en önemli hedefi olmuştur.
D) 1945'ten sonra İngiltere'de tüm siyasi partilerin kabul ettiği ekonomik politikanın öncelikli hedefi, istihdamın tam olarak sağlanması olmuştur.
E) İstihdamın tam olarak sağlanması, İngiltere'de tüm siyasi partilerin 1945'ten sonra uyguladıkları ekonomik politikaların başlıca hedefi olarak görülmüştür.

10) . Sooner or later a time comes when a rapid increase in the population of a country exceeds the usual supply of food.
A) Böyle giderse, bir süre sonra ülke nüfusundaki hızlı artış yıllık gıda arzını çok geride bırakır.
B) Ne yazık ki bir gün ülke nüfusundaki bu hızlı artış yıllık gıda üretimini aşacak.
C) Bir zaman gelecek ki ülkedeki hızlı nüfus artışını karşılamak için gıda üretimi normalin üzerine çıkacak.
D) Eninde sonunda bir zaman gelir ki bir ülkenin nüfusundaki hızlı artış normal gıda arzını geçer.
E) Şöyle veya böyle bir gün gelir ki ülkenin normal gıda arzı hızlı nüfus artışını karşılayamaz hale gelir.

11) . Very few of the participants realized that there had been a change in the order of the items on the agenda.
A) Gündem maddelerinin sıralanmasında yapılan değişikliği katılanlardan çok azı fark etti.
B) Gündemdeki maddelerin sırasında bir değişiklik yapılmış olduğunu katılanlardan çok azı fark etti.
C) Katılanlardan birkaçının uyarısı üzerine gündem maddelerinin sırasında bir değişiklik yapıldı.
D) Katılanlardan birkaçı, maddelerin gündemdeki sırasında bir değişiklik olup olmadığına baktılar.
E) Katılan bazı üyeler, maddelerin gündemdeki sırasında yapılan değişikliği dikkatle incelediler.

12) . She put off replying to the letter until she had fully studied the matter and determined the policy to be followed.
A) Konuyu iyice inceleyip izlenecek politikayı saptayana kadar mektuba cevap vermeyi erteledi.
B) Konuyu iyice inceleyip izlenecek politikaya karar verdikten sonra mektup cevap vermeyi uygun buldu.
C) Mektubu cevaplamayı bir kenara bırakıp sadece konu ile ilgilendi ve izlenecek politikayı saptadı.
D) Konuyu tam olarak inceleyip benimsenecek politikayı belirlemeden mektuba cevap vermek istemedi.
E) Ancak sorun iyice tartışılıp izlenilecek politika belirlenince, mektubu cevaplamayı kabul etti.



13) . Most critics maintain that the effect of Freud on literature has been no greater than the effect of literature on Freud.
A) Freud'un edebiyat üzerindeki ve edebiyatın da Freud üzerindeki etkileri pek çok eleştirmence ele alınmıştır.
B) Freud'un edebiyat üzerindeki ve edebiyatın da Freud üzerindeki etkileri pek çok eleştirmenin dikkatini çekmiştir.
C) Eleştirmenlerin çoğu, edebiyatın Freud üzerindeki etkisinin Freud'un edebiyat üzerindeki etkisi kadar olmadığı görüşünü taşır.
D) Çoğu eleştirmen, Freud'un edebiyat üzerindeki etkisinin edebiyatın Freud üzerindeki etkisinden daha büyük olmadığı görüşündedir.
E) Çoğu eleştirmenin belirttiği gibi, Freud'un edebiyata yaptığı etki, edebiyatın Freud'a yaptığı kadar büyüktür.

14) . Originally, humanism was a concept used to identify the education based upon the ancient Greek and Latin classics.
A) Hümanizm kavramının temelinde, öncelikle eski Yunan ve Latin klasiklerine dayalı bir eğitim anlayışı vardır.
B) Esas itibariyle, hümanizm eski Yunan ve Latin klasiklerini de içine alan bir eğitim anlayışını tamamlamak için kullanılıyordu.
C) Hümanizm, ilk kez eski Yunan ve Latin klasiklerinde eğitime dayalı olarak tanımlanmış, bir kavramdır.
D) Özgün anlamıyla hümanizm, eski Yunan ve Latin klasiklerini kapsayan bir eğitim yaklaşımıdır ve bu amaçla kullanılmıştır.
E) Başlangıçta, hümanizm eski Yunan ve Latin klasiklerine dayalı eğitimi tanımlamak için kullanılan bir kavramdı.

15) . Mozart started his career from a point that all the other composers of his time were desperately trying to get to.
A) Mozart döneminin öteki bestecileri, onun mesleğine başladığı noktaya ulaşmak için olağanüstü gayret göstermiştir.
B) Mozart'ın mesleğine başladığı nokta, döneminin öteki bestecilerinin her ne pahasına olursa olsun varmaya çalıştıkları noktadır.
C) Mozart, mesleğine, çağının tüm diğer bestecilerinin canını dişine takarak ulaşmaya çalıştığı bir noktadan başlamıştır.
D) Kendi döneminin bestecilerinin hiçbir zaman ulaşamayacağı bir noktayı, Mozart, mesleğinin başlangıcı olarak almıştır.
E) Mozart'ın mesleğinin başlangıç noktası, kendi döneminin tüm bestecilerinin mutlaka varmaya çalıştıkları noktadır.

16) . In underdeveloped tropical countries there are a lot of diseases associated with the absence of effective health measurement.
A) Az gelişmiş tropik ülkelerde, yeterli sağlık önlemlerinin alınmaması sonucu pek çok hastalık ortaya çıkmıştır.
B) Az gelişmiş tropikal ülkelerde, etkili sağlık önlemlerinin yokluğuna bağlı pek çok hastalık vardır.
C) Az gelişmiş tropikal ülkelerde pek çok hastalık için etkili sağlık önlemleri alınmamaktadır.
D) Alman sağlık önlemleri herhangi bir etki sağlamadığı için az gelişmiş tropikal ülkelerde çeşitli hastalıklar görülmektedir.
E) Az gelişmiş tropikal ülkelerdeki pek çok hastalık etkili sağlık önlemlerinin alınmamasından kaynaklanmaktadır.

17) . Magazine advertising charges are based, to a very great extent, on a magazine's circulation guarantee; the larger the guarantee, the higher the charge per ad.
A) Dergi reklam ücretleri, çok büyük ölçüde, derginin tiraj güvencesine dayanır, güvence ne kadar büyükse reklam başına ücret de o kadar yüksektir.
B) Derginin reklam ücretleriyle tirajları arasında çok büyük bir ilişki vardır;derginin tirajı arttıkça reklam ücretleri de artar.
C) Reklam gelirleri, büyük Ölçüde, dergilerin tiraj güvencesine bağlıdır; tirajın artması reklam gelirlerinin de artmasını sağlar.
D) Dergiler, reklam ücretlerini tirajlarına bağlı olarak belirler; bir derginin tirajının giderek artması, reklam ücretlerinin yükselmesine yol açar.
E) Dergi reklam ücretlerinin belirlenmesinde en önemli ölçü tiraj garantisidir; bu garanti arttıkça reklam ücretleri de yükselir.

18) . In the Ottoman Empire, whatever a man's race or birthplace might have been, he was always considered eligible for government service, provided that he utterly conformed to the principles of the Empire.
A) Osmanlı İmparatorluğu'nda kişinin ırkı ve doğum yeri ne olursa olsun, esas olan İmparatorluğun ilkelerine tam bağlılık ve devlete her koşulda hizmet etmekti.
B) Osmanlı İmparatorluğu'nda bir kişinin ırkı ve doğum yeri ne olursa olsun, ondan daima imparatorluğun ilkelerine kesinlikle uyması ve devlet hizmetine hazır bulunması beklenirdi.
C) Osmanlı İmparatorluğu'nda kişi, ırk, veya doğum yeri ne olursa olsun, İmparatorluğun ilkelerine mutlak olarak uyması koşuluyla, devlet hizmetine her zaman uygun görülürdü.
D) Osmanlı İmparatorluğu'nda imparatorluk ilkelerine tam olarak uyan kişiler, ırklarına ve doğum yerlerine bakılmaksızın devlet hizmetlerinden yararlandırılırlardı.
E) Osmanlı İmparatorluğu'nda, devlet hizmetine adaylıkta kişinin ırk ve doğum yeri değil, İmparatorluğun mutlak ilkeleri önemli idi.

19) . It is obvious that, in the design of space shuttle, the heat capac
ity of the substance forming the surface on which the rays will fall is of crucial significance.
A) Bir uzay mekiğinin tasarımında, üzerine ışınların düşeceği yüzeyi oluşturan maddenin ısı kapasitesinin hayati önem taşıdığı açıktır.
B) Bir uzay mekiğinin yapımında, ışınlan yansıtacak yüzeyi oluşturan maddenin ısı kapasitesi hayati önem taşır.
C) Uzay mekiğinin yapımında kullanılan maddenin, ışınların düşeceği yüzeyin ısı kapasitesi bakımından hayati önem taşıdığı açıktır.
D) Açıkça görülmektedir ki uzay mekiğinin projesinde üzerine ışınların düşeceği maddenin ısı kapasitesine çok önem verilmiştir.
E) Üzerine ışınların düşeceği yüzey ve bu yüzeyi oluşturan maddenin ısı kapasitesi, bir uzay mekiğinin tasarımında hayati önem taşır.




20) . The greatest failure of many rich countries has been to leave their future economies to chance.
A) Pek çok ülke, hatalann en büyüğünü yaparak ekonomilerini geleceğe hazırlamayı ihmal etmiştir.
B) Pek çok zengin ülkenin ekonomisi, gelecek için hazırlıksız yakalanarak büyük sarsıntı geçirmiştir.
C) Ekonomilerini geleceğe hazırlamayan ülkeler, zengin olma şansını kaçırmışlardır.
D) Zengin ülkelerin çoğunun en büyük hatası, ekonomilerini geleceğe hazırlamamak olmuştur.
E) Çoğu zengin ülkenin en büyük başarısızlığı, gelecekteki ekonomilerini şansa bırakmaları olmuştur.

21) . On the contrary, many Southern European countries have made great strides in child care.
A) Öte yandan, Güney Avrupa ülkelerinin çoğunda çocuk bakımı önemli sorunların kaynağı olmuştur.
B) Öte yandan, Güney Avrupa ülkelerinin çoğu çocuk bakımından büyük ölçüde gerilemiştir.
C) Çoğu Güney Avrupa ülkesinin tersine, çocuk bakımından önemli gelişmeler kaydettik.
D) Aksine, çok sayıda Güney Avrupa ülkesi çocuk bakımında büyük adımlar atmıştır.
E) Aksine, çoğu Güney Avrupa ülkesi çocuk bakımdan büyük zorluklarla karşılaş mistir.

22) . Some scientists suspect that changes in ocean circulation may have led to abrupt climate shifts in the past.
A) Bazı bilim adamları, okyanus akıntısmdaki değişikliklerin geçmişte ani iklim değişmelerine yol açmış olabileceğinden şüpheleniyorlar.
B) Bazı bilim adamları, geçmişteki ani iklim değişikliklerinin okyanus akıntısmdaki değişmeden kaynaklandığına inanmıyorlar.
C) Bazı bilim adamları, geçmişte okyanus akıntısında görülen değişikliklerin iklim değişmelerinden kaynaklanmış olabileceği düşüncesindeler.
D) Bazı bilim adamları, okyanus akıntısını değiştiren etkenin geçmişteki ani iklim değişiklikleri olduğundan şüpheleniyorlar.
E) Bazı bilim adamları, okyanus akmtısmdaki değişikliklerin geçmişteki ani iklim değişmeleriyle aynı zamanda olduğundan emin değiller.

23) . The success of the new company in the bitterly competitive global market will depend on its ability to keep costs down.
A) Böylesine amansız bir rekabet ortamında yeni bir şirketin dünya pazarında başarılı olması, maliyetleri daha düşük tutabilmesine bağlıdır..
B) Yeni şirketin başarısı, dünya pazarındaki acımasız rekabete rağmen maliyetleri düşürebilmesine bağlı olacak.
C) Yeni şirketin amansız bir rekabetin hüküm sürdüğü dünya pazarındaki başarısı, maliyetleri düşük tutabilmesine bağlı olacak.
D) Dünya pazarındaki amansız rekabet göz önüne alındığında, yeni şirketin başarısı maliyetleri düşük tutmanın önemim kavramasına bağlı olacak.
E) Yeni şirketin başarısı, dünya pazarındaki acımasız ortamına girdiğinde bile maliyetleri düşürmesinden anlaşılıyor.

24) . It remains to be seen whether expanding trade ties will lead to a development in diplomatic relations.
A) Diplomatik gerginliklerin, ticari ilişkilerin gelişmesinde bir engel oluşturup oluşturmayacağını göreceğiz.
B) Genişleyen ticari bağlantıların diplomatik ilişkilerde bir iyileşme sağlayıp sağlamayacağı zamanla görülecek.
C) Ticari bağları geliştirmenin diplomatik anlaşmazlıklara yol açıp açmayacağı zamanla görülecek.
D) Genişleyen ticari bağlantının diplomatik sorunlara yol açıp açmayacağını araştırmak gerekiyor.
E) Diplomatik ilişkileri geliştirmenin ticari konularda anlaşma sağlayıp sağlamayacağını zaman gösterecek.

25) . Even companies that cannot reuse their waste products are learning to minimize the impact they have on the environment.
A) Atıklarından kurtulamayan şirketler de onları çevreye en az zarar verecek şekilde kullanmayı öğreniyor.
B) Atıklarını kullanamayan kuruluşlar da çevreye verdikleri zararı en aza indirmeyi öğreniyor.
C) Atıklarını yeniden .kullanamayan şirketler bile, onların çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi öğreniyor.
D) Atıklardan kurtulamayan şirketler de hiç değilse çevreye verecekleri zararı azaltmayı öğreniyor.
E) Atıklarım satma yolu bulamayan şirketler de onlardan çevreye en az zarar verecek şekilde kurtulmayı öğreniyor.

Menu

Çeviri Formları

Çevirmenlik başvurusu

Copyright © Designed by ingilizce çeviri sitemap