İngilizce Çeviri Testleri Ana Sayfası

TEST – 15

1) . The success of the corporation in the bitterly global market will depend on its ability to keep costs low.
A) Böylesine amansız ortamda bir şirketin dünya pazarında başarılı olması, maliyetleri daha düşük tutabilmesinden kaynaklanıyor.
B) Şirketin başarısı, dünya pazarındaki acımasız rekabete rağmen maliyeden düşürebilmesine bağlı olacak.
C) Şirketin amansız dünya pazarındaki başarısı, maliyetleri düşük tutabilmesine bağlı olacak.
D) Dünya pazarındaki amansız rekabet gözönüne alındığında, şirketin başarısı maliyetleri düşük tutmanın önemini kavramasına bağlı olacak.
E) Şirketin başarısı, aımasız dünya pazarına girdiğinde bile maliyetleri düşürmesinden anlaşılıyor.

2) . Little children are closer to God and more aware of His miracles than we adults who are too busy to observe the wonders of God's creating.
A) Küçük çocuklar, Allah'ın yarattığı harikaları görmeyecek derecede meşgul olan biz yetişkinlere göre Allah'a daha yakınlar ve onun mucizelerinin daha fazla farkındalar.
B) Bana öyle geliyor ki, Allah'ın yarattığı şeylerin harikalığını göremeyecek kadar meşgul olan biz yetişkinlere kıyasla çocuklar O'nun mucizelerinin daha çok farkında ve O'na daha yakınlar.
C) O'nun yarattığı mükemmellikleri gözlemleyemeyecek kadar meşgul olan biz yetişkinlerle karşılaştırıldığında, çocuklar O'nun yarattığı harikaların daha çok farkında ve onlara bizden daha yakındır.
D) Biz yetişkinler, Allah'ın yarattıklarının harikuladeliğini görebilmek için çok meşgul olduğumuzdan, çocukların O'nun mucizelerini algılamasını ve O'na yakınlıklarını fark edemiyoruz.
E) Çok meşgul olan biz yetişkinler, Allah'ın yarattıklarının mükemmelliğini göremiyor ve çocukların O'na ne kadar yakın ve O'nun mucizelerinin bilincinde olduğunu fark edemiyoruz.

3) . Because it was not her mother's style to let on about her personal problems, Jane probably didn't know that she was suffering.
A) Kişisel sorunlarını açığa vurmak annesinin tarzı olmadığından, Jane belki de onun acı çektiğim bilmiyordu.
B) Jane annesinin kişisel sorunlarıyla ilgilenmediğinden, belki onun acı çektiğinin farkında değildi.
C) Annesinin sorunlarıyla ilgilenme alışkanlığında olmayan Jane, belki onun çektiği sıkıntılarından da habersizdi.
D) Jane'in annesi, kişisel sorunlarını kendisine saklamak alışkanlığının, başkalarına acı çektirdiğim belki de bilmiyordu.
E) Kişisel sorunlarını açığa vurmak Jane'in tarzı olmadığından, acı çektiğini annesine nasıl anlatacağını belki de bilmiyordu.

4) . As regards to the high inflation in Argentina, no government has yet found an effective solution.
A) Hükümet, ülkedeki yüksek enflasyonu düşürmek için bir çözüm yolu bulamamıştır.
B) Arjantin'de yüksek bir enflasyon olduğu için hükümet henüz kesin bir çözüm bulmuş değildir.
C) Arjantin'deki yüksek enflasyonla ilgili olarak, henüz hiçbir hükümet etkili bir çözüm bulamamıştır.
D) Hiçbir hükümet, Arjantin'deki yüksek enflasyonu göz önüne alarak gerekli çözümleri önermemiştir.
E) Arjantin'deki yüksek enflasyon nedeniyle, hükümet henüz köklü bir çözüm bulamamıştır.

5) . Among Latvia's priorities in international politics, membership of the European Community takes the first place.
A) Litvanya, Avrupa Topluluğu'na üye olabilmek için, uluslararası ilişkilerindeki öncelikleri geniş bir biçimde tespit edilmiştir.
B) Litvanya'nın uluslararası politikadaki öncelikleri arasında Avrupa Topluluğu üyeliği başta gelmektedir.
C) Avrupa Topluluğu'na üyelik, Lİtvanya'nın uluslararası politikasındaki ilk tercihtir.
D) Uluslararası ilişkiler bakımından, Litvanya'nın en başta gelen amacı Avrupa Topluluğu'na girmektir.
E) Litvanya Avrupa Topluluğu'na girmekle, uluslararası politikada çeşitli avantajlar elde edecektir.

6) . Vaccination campaigns carried out by ministry have been effective in reducing infant mortality.
A) Bakanlığın yürüttüğü aşı kampanyaları sonucu, bebek ölümleri bir sorun olmaktan çıkmıştır.
B) Bebek ölümlerinin azaltılması amacıyla, bakanlık bir aşı kampanyası başlattı.
C) Bebek ölümlerinin azaltılmasında en büyük etken, bakanlığın başlattığı aşı kampanyasıdır.
D) Bebek ölümlerini azaltmak için bakanlıkça yürütülen kampanya başarılı olmuştur.
E) Bakanlık tarafından yürütülen aşı kampanyaları, bebek ölümlerinin azaltılmasında etkili olmuştur.

7) . Whatever measures the Russian Government may take to encourage economic growth, there is bound to be opposition in some quarters.
A) Bazı çevrelerin muhalefetine rağmen, Rus hükümeti iktisadi büyümeyi hızlandırmak için bir dizi önlem aldı.
B) İktisadi büyümeyi teşvik için Rus hükümeti hangi önlemleri alırsa alsın, bazı çevrelerin muhalefet edeceği kesindir.
C) İktisadi büyüme için Rus hükümetinin aldığı çeşitli önlemler, bazı çevrelerin muhalefeti ile karşılaştı.
D) İktisadi büyümeyi sağlayabilmek için Rus hükümeti tarafından alınan kararlar, muhalefetin tepkisini çekti.
E) Rus hükümetinin uygulamaya koyduğu kararlar bir yandan iktisadi büyümeyi artırırken, diğer yandan muhalefetin tepki göstermesine yol açtı.

8) . England's King Philip II, spoke fluent Portuguese, since he grew up in Portugal, where his mother lived in exile.
A) İngiliz kralı ikinci Philip , Portekiz'de doğup büyüdüğü ve annnesi gibi burada sürgünde yaşadığı için mükemmel Portekizce konuşuyordu.
B) İngiliz kralı ikinci Philip çok akıcı Portekizce konuşmasının en önemli nedeni, annesinin sürgüne gönderildiği Portekiz'de uzun süre yaşamış olmasıdır.
C) İngiliz kralı ikinci Philip, Portekizceyi akıcı bir şekilde konuşmayı, Portekiz'de annesi gibi sürgün yaşadığı yıllarda öğrendi.
D) İngiliz kralı ikinci Philip, annesinin sürgün yaşadığı Portekiz'de büyümüş olduğu için akıcı Portekizce konuşuyordu.
E) Portekiz'de doğup büyüyen İngiliz kralı ikinci Philip, sürgünde yaşayan annesi kadar akıcı Portekizce konuşur.

9) . There was much documentary evidence about the murder, which was subjected to rigorous testing by the forensic specialists and found to be authentic.
A) Cinayete ilişkin bir sürü kanıt ve belge, bu alanın uzmanlarınca köklü bir incelemeye alınmış ve bunların doğruluğu ispatlanmıştır.
B) Güvelik uzmanları, cineyet ile ilgili pek çok belge ve kamu yoğun bir incelemeye almış ve bunların gerçek olduğunu ortaya koymuştur.
C) Cinayet hakkında, adli tıp uzmanlarınca sıkı incelemeye tabi tutulan ve gerçek olduğu anlaşılan pek çok belgesel kanıt bulunmaktaydı.
D) Parmak izi uzmanlarınca ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulan belgesel kanıtlar, cinayete ilişkin gerçekleri kesin olarak ortaya koymuştur.
E) Cinayete ilişkin o kadar çok belge ve kanıt bulunmaktaydı ki, bunların ilgili uzmanlarca incelenmesi ve doğruluklarının saptanması çok uzun sürmüştür.

10) . Animals and plants must adjust to their close environment in order to survive.
A) Hayvanlar ve bitkiler yaşamlarını sürdürebilmek için insanların bulunduğu yakın çevreye ayak uydurmalıdırlar.
B) Hayvanlar ve bitkiler yaşamlarını sürdürebilmek için yakın çevrelerine uyum sağlamak zorundadırlar.
C) İnsanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için bitki ve hayvanların yakın yaşamlarını dikkate almak zorundadırlar.
D) Hayvanlar ve bitkiler birlikte yaşamak zorunda oldukların bilerek yakın çevrelerine iyi davranmak zorundadırlar.
E) Hayvanlar ve bitkiler yaşamlarını sürdürebilmek için yakın çevrelerini geliştirmek zorundadırlar.

11) . It remains to be seen whether expanding trade ties with Greece will lead to an improvement in diplomatic relations.
A) Yunanistan ile diplomatik gerginliklerin, ticari ilişkilerin gelişmesinde bir engel oluşturup oluşturmayacağını göreceğiz.
B) Yunanistanla genişleyen ticari bağlantıların diplomatik ilişkilerde bir iyileşme sağlayıp sağlamayacağı zamanla görülecek.
C) Yunanistan ile ticari bağları geliştirmenin diplomatik anlaşmazlıklara yol açıp açmayacağı zamanla görülecek.
D) Yunanistan ile genişleyen ticari bağlantının diplomatik sorunlara yol açıp açmayacağını araştırmak gerekiyor.
E) Yunanistan ile diplomatik ilişkileri geliştirmenin ticari konularda anlaşma sağlayıp sağlamayacağım zaman gösterecek.

12) . The meeting became so unruly that the speaker had to shout to enable the last few guests to hear him.
A) Kalan son birkaç konuğa sesini duyurabilmek maksadıyla toplantıdaki konuşmacı bağırmak zorunda kaldı.
B) Kalan son birkaç konuk gürültülü hale gelen toplantıda konuşmacıyı duyabilmek için onun bağırmasını beklediler.
C) Konuşmacıyı, çok gürültülü hale gelen toplantıda duyabilmek için birkaç konuk onu bağırmak zorunda bıraktılar.
D) Toplantı öylesine gürültülü bir hal aldı ki konuşmacı, kendisini dinleyen son birkaç misafire sesini duyurabilmek için zorunda kaldı.
E) Toplantı öylesine gürültülü bir hal aldı ki, son birkaç konuğun sesini duyabilmesini sağlamak amacıyla konuşmacı bağırmak zorunda kaldı.

13) .I would probably have reacted in a similar manner if I had been faced with the same problem.
A) Böyle bir problemle karşılaşırsam, onunkine benzer bir tepki gösterebilirim.
B) Aynı problemle herhalde ben karşılaşırım, tepkim de bu şekilde olur.
C) Eğer aynı problemle karşılaşsaydım, herhalde ben de benzer şekilde tepki gösterirdim.
D) Eğer aynı problemle yine karşılaşırsam, herhalde aynı tepkiyi gösteririm.
E) Belki ben de aynı problemle karşılaştım ve tepkim de benzer şekilde oldu.

14) . From the reading of her book, it is clear that Professor Albert Lee has a lot more to say on this subject.
A) Kitabını okuyunca, bu konu ile ilgili olarak Professor Albert Lee'nin söyleyeceklerinin çok daha fazla olduğu anlaşılıyor.
B) Professor Albert Lee'nin konu hakkında söylediklerinin çoğu, kitabını okuyunca anlaşılıyor.
C) Professor Albert Lee'nin kitabını okuyunca, bu konu ile ilgili olarak ne kadar çok şey söylediği anlaşılıyor.
D) Bu konu ile ilgili olarak Albert Lee'nin söylediklerinin pek çoğu kitabından okunabilir.
E) Bu konu ile ilgili kitabını okuyunca, Albert Lee'nin pek çok şey söylediği anlaşılıyor.

15) . On taking office two days ago, she made it clear that she would introduce a number of radical changes in the management.
A) İki gün önce göreve başlarken açıkladığı pek çok köklü yönetim değişikliğini uygulamaya başladı.
B) Yönetimde yapacağı çok sayıdaki kapsamlı değişikliği, iki gün önce göreve gelir gelmez açıkladı.
C) İki gün önce görevi devralırken, yönetimi temelden değiştireceğini ifade etti.
D) Yönetimde yapmak istediği pek çok önemli değişikliği iki gün önce göreve gelir gelmez açıkladı.
E) İki gün önce göreve başladığında, yönetime bir dizi köklü değişiklik getireceğini açıkça belirtti.

16) . In most of the developed countries, social security has been an important issue since the beginning of this century.
A) Bu yüzyılın başından itibaren, gelişmiş ülkelerin çoğunun en başta gelen sorunu sosyal güvenlik olmuştur.
B) Bu yüzyılın başlarında çoğu gelişmiş ülkede ciddi bir sorun olarak, sosyal güvenlik konusu üzerinde çok tartışılmıştır.
C) Çoğu gelişmiş ülkedeki sosyal güvenlik uygulaması, bu yüzyılın başlarında görülen en önemli olaydır.
D) Çoğu gelişmiş ülkedeki sosyal güvenlik, bu yüzyılın başlarından beri önemli bir konu olmuştur.
E) Bu yüzyılın başında, sosyal güveliğin çoğu gelişmiş ülkede görülen önemli bir sorun olduğu kabul edilmiştir.

17) . Thanks to an unexpected delay in the delivery of the mail, Jenny's application did not reach in time.
A) Postanın dağıtılmasındaki beklenmeyen gecikme nedeniyle, Jenny'nin başvurusu bize zamanında ulaşamadı.
B) Mektupların dağıtımı gecikince, bize yaptığı başvuru saatinde ulaşmadı.
C) Postadaki beklenmeyen gecikme yüzünden Jenny'nin başvurusunu zamanında bile gönderemedi.
D) Jenny'nin başvurusunun bize zamanında ulaşmamasının nedeni, postanın dağıtımında meydana gelen gecikme idi.
E) Postanın hiç tahmin edilmeyen gecikmesi, onun başvurusunun bize çabuk ulaşamamasına yol açtı.

18) . The main issue in the U.S economy this year is whether or not interest rates can be held at the 15 % average envisaged in the budget.
A) Bu yıl Birleşik Devletler ekonomisinin önemli sorunu, bütçede belirtilen %15 ortalama ile faiz oranlarını nasıl dondurulacağı konusudur.
B) Bu yıl Birleşik Devletler ekonomisinde yaşanan temel sorun, faiz oranlarının bütçede kabul edildiği gibi % 15 düzeyinde nasıl durdurulacağı hususudur.
C) Faiz oranlarının bütçede bu yıl öngörüldüğü gibi % 15 düzeyinin altına indirilebilmesi, Birleşik Devletler ekonomisinin en başta gelen sorunu olmuştur
D) Faiz oranlarının, bütçede ifade edildiği gibi % 15'lere nasıl indirileceği konusu, Birleşik Devletler ekonomisini bu yıl en çok uğraştıran sorun olmuştur.
E) Bu yıl Birleşik Devletler ekonomisindeki ana sorun, faiz oranlarını bütçede öngörülen % 15 ortalamasında tutulup tutulamayacağıdır.

19) . From the report it is summarized that, as total incomes in the economy expand, there is a general increase in the demand for goods and services including imports.
A) Raporda, ekonomideki toplam gelirlerin büyümesine paralel olarak, hem ithalata hem de mal ve hizmetlere olan talepte genel bir artış meydana geleceği açıkça özetlenmektedir.
B) Raporda, ekonomide toplam gelirlerin büyümesi sonucu, ithalat dahil mal ve hizmetlere olan talepte büyük bir patlama olacağı açıkça özetlenmektedir.
C) İthalatla beraber mal ve hizmetlere olan talepteki büyük artışın, ekonomideki toplam gelirlerde görülen büyümenin sonucu olduğu raporda özetlenmektedir.
D) Ekonomide toplam gelirler ne kadar büyürse, ithalat da dahil mal ve hizmetlere olan talebin o kadar artacağı hususu, raporda en iyi şekilde özetlenmektedir.
E) Raporda, ekonomide toplam gelirler büyüdükçe, ithalat dahil mal ve hizmetlere ilişkin talepte de genel bir artış olduğu özetlenmektedir.

20) . The low pressure coming from the Baltic countries will bring about a change in the weather.
A) Baltık ülkelerine doğru gelen alçak basınç bu ülkelerde hava değişikliğine neden olacak.
B) Baltık ülkelerindeki alçak basınç hava durumunda bir değişiklik getirecek.
C) Baltık ülkeleri, gelen alçak basınçla hava değişikliğine uğrayacaklar.
D) Alçak basınç sistemi Baltık ülkelerinde hava değişikliğine neden olacak.
E) Baltık ülkelerinden gelen alçak basınç, hava durumunda bir değişiklik yapacak.

21) . Even companies that cannot reuse their waste products are learning to minimize the effect they have on the environment.
A) Atıklarını yok edemeyen şirketler de onları çevreye en az zarar verecek şekilde kullanmayı öğreniyor.
B) Atıkları kullanılamayan kuruluşlar da çevreye verdikleri zararı en aza indirmeyi öğreniyor.
C) Atıklarını yeniden kullanamayan şirketler bile, onların çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi öğreniyor.
D) Atıklardan kurtulamayan şirketler de hiç değilse çevreye verecekleri zararı azaltmayı öğreniyor.
E) Atıklarını satma yolu bulamayan şirketler de onlardan çevreye en az zarar verecek şekilde kurtulmayı öğreniyor.

22) . Gates and Newton, who have analyzed four different approaches to the problem of measuring development have concluded that there is no viable alternative to using Gross National Product at present.
A) Halihazırda brüt milli hasıla kullanımından daha güvenilir bir ölçüt olmadığına karar veren Gates and Newton, gelişmeyi ölçme sorunuyla ilgili dört değişik yaklaşımı incelemişlerdir.
B) Gelişmeyi ölçme sorunuyla ilgili dört değişik yaklaşımı inceleyen Gates and Newton, şimdilik brüt milli hasıla kullanımından daha güvenilir bir ölçüt olmadığı sonucuna varmışlardır.
C) Gates and Newton'ın varmış oldukları sonuca göre, gelişmeyi ölçmek için incelenen dört değişik yaklaşımdan daha güvenilir bir ölçüt brüt milli hasılanın hesaplanması için henüz bulunmuş değildir.
D) Gates and Newton'ın, gelişmeyi ölçmek için inceledikleri dört değişik yaklaşımı takiben şu karara varmışlardır ki brüt milli hasıla dışında gelişmenin ölçülebilmesini sağlayacak hiçbir güvenilir alternatif yoktur.
E) Gelişmenin ölçülmesi sorununun çözümüne yönelik olarak Gates and Newton'ın inceledikleri dört farklı yaklaşımdan daha etkin bir ölçüt brüt milli hasılanın hesaplanması için kullanılamamıştır.

23) . To improve the lot of these countries, Mcfleming maintains, economists must take into account factors that cannot be measured.
A) Mcfleming, bu ülkenin geleceğini değiştirmek için, ekonomistlerin ölçülemez faktörleri de hesaba katmalarının zorunlu olduğunu vurguluyor.
B) Mcfleming 'e göre, bu ülkelerin çoğunun gelişmesi, ekonomistlerin ölçülemez faktörleri en aza indirmelerine bağlı.
C) Mcfleming, bu ülkelerin gelişmesinin büyük ölçüde sayılamaz faktörlerin ekonomistlerce hesaba katılmasına bağlı olduğunu belirtiyor.
D) Mcfleming 'in belirttiği gibi, bu ülkelerin çoğunda gelişme sağlanması için, sayılamaz faktörlerin ekonomistlerce dikkate alınması zorunlu.
E) Mcfleming, bu ülkelerin kaderini düzeltmek için, ekonomistlerin ölçülemez faktörleri hesaba katmaları gerektiğini savunuyor.

24) . The failure of modern development programs in Third World countries has inevitably led to a search for reasons.
A) Üçüncü Dünya ülkelerinde, yeterli araştırma yapılmadan başlatılan modern gelişme programlan, kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğramıştır.
B) Üçüncü Dünya ülkelerinde, uygulanan gelişme programlarının başarısızlığına yol açan nedenler iyice araştırılmaktadır.
C) Üçüncü Dünya ülkelerinde, modern gelişme programlarının başarısızlığa uğramalarının nedenlerini araştırmaktadır.
D) Üçüncü Dünya ülkelerinde, modern gelişme programlan kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğramıştır.
E) Üçüncü Dünya ülkelerinde, modern gelişme programlarının başarısızlığa uğraması, kaçınılmaz olarak bir neden arayışına yol açmıştır.

25) . Since the economic situation is getting better, many international companies have increased the scope of their investments in the country.
A) Ekonomik durumun iyileşmesi üzerine, uluslararası pek çok şirket ülke içindeki yatırımların miktarını oldukça yükseltmiştir.
B) Ekonomik durum düzelmekte olduğundan, uluslararası pek çok şirket ülkeleri yatırımlarının kapsamını genişletmiştir.
C) Ekonomik durumun iyileştiğini gören uluslararası pek çok şirket, ülke içindeki yatırımlarının sayısını ve miktarını artırmaya yönelmiştir.
D) Uluslararası pek çok şirket, ekonomik durumu düzeltmek amacıyla ülke içindeki yatırımlarının düzeyini yükseltmiştir.
E) Ülkedeki ekonomik durumun düzelmesini takiben, uluslararası pek çok şirket yatırımlarının kapsamını daha da genişletmiştir.

Menu

Çeviri Formları

Çevirmenlik başvurusu

Copyright © Designed by ingilizce çeviri sitemap